10 Ağustos 2012 Cuma

S/Y OREA Finike-İstanbul yolculuğu - 13 Temmuz 2012 – Cuma & 14 Temmuz 2012 Cumartesi



Yolculuğun ilk ayağı İstanbul-Antalya-Finike ulaşımı idi. Antalya’dan bizi Ayhan’ın yeğeni Cem karşıladı, Cuma akşam saatlerinde Finike’ye vardık.  Aslında planımız Cumartesi erken Rodos hedefi ile yola çıkmaktı ama kısa sürede bunu mümkün olmayacağını gördük.  Teknenin motor bakımının yapılması ve ufak tefek onarımlarının yapılması ayrıca market alışverişinin yapılması gerekiyordu.  Biz de Cuma akşamı hiç zorlamadık, Cumartesi sabahı motor bakımı yapıldı, alışveriş yapıldı, LPG tüpleri ve detantörü değişti, tekne temizlendi, çöpler atıldı.  Hazırlıklar ancak bitti ve 16:15’de avara olduk.  Aslında hedefimiz Kaş’tı ama varışımız gece yarısını bulacaktı, o sebeple rotayı Taner Özer’in de önerisi ile Üçağız olarak değiştirdik.
Finike marina ve genelde Finike hafiften unutulmuş ve durgun biryer.  Marina oldukça güzel ama bayağı boş.  Genelde Türkiye kıyılarına gelip uzun süre biryere bağlanmayı tercih eden yabancı yatçılar var.  Bunda Finike-Antalya arasının yaklaşık 150 km olmasının da rolü var mutlaka. Yol da hakikaten yıpratıcı. Ama buralara geldiğinizi tekne marinaya bağlıyken burnundan denize atlayınca daha iyi anlıyorsunuz.
Bizim bu tekneyi getirmemiz aslında itiraf etmek gerekirse biraz acele oldu.  Aslında ideali bu transferden önce gelip tekneyi önce eksikleri ve yapılacakları listelemek, daha sonra iyice elden geçirmek, eksiklikleri gidermek ve bir avazda gelip hemen çıkıp gitmek.  Bu eksik giderilmesi transferin hemen öncesine geliyorsa hem insanın iki ayağı bir pabuca giriyor hem de her zaman karşılaşılabilecek arıza veya eksiklikle insanın canını daha bir fazla sıkıyor.  Bizde de öyle oldu, hepi topu yerinden çıkmış bir hortum, LPG detantörü değişimi, temizlik gibi basit işler moralimizi bozdu.  Bunun yanında tekne sahibinin bizim geliş zamanımızı yanlış anlaması ve buluşamamız ve teknedeki tüm sorularımızın cevaplarını telefonla almak zorunda olmamız da can sıktı.  İnsan bu durumda hiç bilmediği bir ekipmanı (burada tekne oluyor) karşısında bulunca ve anlatan da kimse olmayınca bir güvensizlik duygusuna kapılıyor.  Aslında teknenin bizim teknelerden bir eksiği veya fazlası yok ama hani “vardır bir ince noktası belki” sorusu insanın kafasını kurcalıyor.  Bizim de bayağı kurcaladı.  Neyse, tüm bu işler bitince bu güvensizlik yerini “hadigidelimuleyn” dürtüsüne bıraktı. 
Yola çıkmak güzel bir şey, bende sürekli bunu erteleme dürtüsü var nedense.  Bugün yol öncesinde yemeğimiz yerken “bana kalsa yarın sabah çıkardım” deyiverdim.  Neden bilmiyorum ama herhalde bir şekilde bir düzen kurunca bunu bozmak bana zor geliyor.  Neyse allahtan bu fikrimde en ufak bir ısrarım yoktu, tabii ki yola çıkacaktık ve çıktık.
Finike’den çıkınca Bunda burnunu bordalamak için ~180 dereceye dümen tutmak gerekiyor.  Biz tam çıkmaya yakın esmeye başlayan rüzgar 16-17 knotlara oturdu ve tam kafadan, yani Güneyden gelmeye başladı.  Bayağı da dalga kaldırdı.  Arkamızdan çektiğimiz bot su almaya başladı, o dalgada botu mataforaya almak bizi bayağı uğraştırdı.  Burnu bordaladıktan sonra rotayı 240 dereceye çevirdik ve akabinde dalga kesildi, herhalde bu burun dalgayı kaldırıyordu.  Bu sayede hem otopilot rahatladı hem de seyir hızımız 6 knotlara (motorla tabii ki) oturdu. Rüzgar da döndü ve yine kafadan geliyor, batı esiyor.  Bu havayı İstanbul’da bulsak ne güzel yelken yapılırdı.  Saat 18:00 civarında Üçağız’da demir attık, denize girdik.  Üçağız’ın kapalı bir koy olmasından dolayı deniz oldukça bulanık, 5-6m’ye attığımız demiri görmek mümkün olmadı.  Ama toplarken gördüğümüz kadarı ile dip balçık.  Üçağız’da pekçok restoran var, hemen hepsinde açık büfe uygulaması var, 15 civarında meze seçeneği sadece 12 TL.  Üstüne beyaz ve sarı sıvılar eklenince bile İstanbul ile karşılaştırıldığında gayet ekonomik bir yemek seçeneği.  3 kişi 100 TL hesap ödedik.
Yemekten sonra tekneye gidince havuzlukta oturduk ve bütün yıldızlar kafamıza indi, bu ne güzellik, uzun zamandır bu kadar çok yıldız görmemiştim.  Her türlü tatilde illa ki biryerlerden birtakıım ışıklar gelip yıldızların görünmesini engelliyor.  Böyle bir hobimiz veya yaşam şeklimiz olduğu için şanslıyız sanki.
Daha önce de anlattığım gibi baştaki Rodos planımızı iptal ettik.  Plan şu şekilde.
13 Temmuz Cumartesi  – Üçağız
14 Temmuz  Pazar – Göçek
15 Temmuz  Pazartesi –  13:30 Bozukkale
         Akşama Palamutbükü/Hayırbükü
16 Temmuz Salı – Bodrum
17 Temmuz Çarşamba – Sisam’ın batısı veya Fournoi (bu şekilde HakanZ’nin yunanadalarınadagidelimulen talebi de karşılanmış olacak)
18 Temmuz Perşembe – Çeşme (denk gelirse Foça)
19 Temmuz Cuma – Ayvalık (tekne burada kalacak)

Hiç yorum yok: